İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İnsanı ıskalamayan öyküler

“Tünel kazan bir mahkûmum: Kendi hayatımdan

kendi hayatıma çıkıyorum.” S. 57

“Yoksunlar”, Ferhat Özkan’ın ikinci öykü kitabı. 11 öyküden oluşan kitap, birbirinden ilginç öykü konuları, bakış açıları, karakter tercihleri, kurgusal ve tekniksel kurulumları açısından oldukça özgün ve okuruna alışılmışın dışında, çokça keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.

En sonda söylemem gerekeni en başta söyleyerek riske girdiğimi düşünmeyin. Bu yazının amacı iyi bir öykü kitabını size anlatmak, aktarmak, tavsiye etmek olsa da sadece bunlar hakkında bahsetmek istemiyorum. Bir kitaptan beklentimizin “ne” olduğunu, o kitapta “ne” olursa bizi cazip kıldığını, bizi onu okumaya iten sebebin “ne” olacağını eşelemeye çalışacağım. Kendi çapımda bir sorgulama olacak bu ancak özne konumuz “Yoksunlar” olacağı için her ne kadar kişisel bir yazı olsa dahi kitap hakkında size fikir verebileceğimi umuyorum.

Kitaptan beklentimizle başlayalım. Herhangi bir kitabı alırken ya da okumak için seçerken neyi göz önünde bulunduruyoruz? Ya da ruh halimizin o kitabı okumaya elverişli bir konumda olduğuna nasıl karar veriyoruz? Sadece kapaktan veya arka kapak yazısından bir kitap hakkında yeterince malumat edinilebilir mi? Veya arkadaşların, eleştirmenlerin, kitap tanıtım yazılarının beklentileri yükseltmesiyle temin edilen bir kitapla oluşan algı, o kitapta tam manasıyla karşılanabilir mi? Biz “ne” olur da okumaya başlarız ya da bu “ne”leri çok mu umursuyorum? Ferhat Özkan’ın “Yoksunlar”ı ile ilgili hiçbir şey okumamıştım, sadece yazarının ismine aşinaydım ve bir beklentim olmadan aldım. Öykü okumak istiyordum ve arka kapakta alıntılanan en üstte de verdiğim satır beni ikna etti. İnsanın kendisini kurcalayan metinler var, diyor alıntı. Arka kapak için çok güzel ve yerinde bir alıntı tercihi. İlk öyküden itibaren bilinç akışına, kendimizle konuşmalarımıza, anlatıcının sesine, dünyanın görünüşüne, algılayışımıza, ilişkilerimize, sevgimize, üzüntümüze ve diğer ölümcül şeylere dair öyküler. Ben kitaptan hiçbir şey beklemezken, bana dünyanın yükünü yükledi. Dünya ağır bir şeydir, içi dertle doludur. Dert dediğimiz soyut bir şey olsa da ağırlığı tarifsizdir. Peki sadece dert midir omzumuza yüklenen? Pek tabii, hayır. Özkan, bize kendi bakış açısını yüklüyor; farklı denemeler ve kurmacanın imkânlarını kullanarak önemli öyküler okutuyor.

Okumak için cazip bir konumdayken, önermek için cazip bir konuma geçiyorsa o güzel bir kitaptır, diye düşünmeden edemiyorum. Hayatımda okuduğum en leziz kahvaltı öyküsünün bulunduğu bir kitabı, herkese önermek istiyorum çünkü. Mutsuzluğu anlatmaktan mutluluğu unuttuğumuz kasvetli günlerimize güneş pırıltısı, bahar esintisi, dere şırıltısı, ayın şavkıması gibi gelecek bir öykü çünkü “Hayatımın Kahvaltısı”. Sadece bu öyküyü okumak bile keyif sebebi.

Kitaba tutunduğunuz müddetçe de okumak için yeterli sebepleriniz oluyor. Ferhat Özkan, yazdığı öykülerin içerisine sadece konu, karakter, mekân, zaman koymakla yetinmiyor çünkü. O öykülere bir ruh üflüyor. Öykünün içerisinde dolanan hakiki bir ruh. Önemli bir şeydir, ruhsuz bir öykü dişi ağrıyan bir insana benzer ve dişi ağrıyan bir öykünün sağlıklı olduğu söylenemez. İncelikler, ince düşünceler, hassas ruh halleri, konuşmaya dökülemeyenler, suskunluklar, çokça dile getirilenler, gülemeyenler

daha doğrusu gülümsemesini tüketenler, eksik öyküler ve dahası. Birçok sebep kitap içerisinde seri halde öyküleri tüketmenize neden oluyor; oluyorsa ve kitap bittiğinde dönüp dönüp öykülerdeki bazı yerlere dönüyorsanız, daha ne isteyesiniz. Çünkü bir dünya dolusu dert, burnun kokusunu arayış, kendini tam hissetmeyen bir öykü ve dünyanın en güzel kahvaltısını sırtladınız.

Başta söylemek istediğimi de sonda söyleyerek bitireyim: O kadar çok öykü kitabı çıkmakta ki, insan hangisine yetişeceğini şaşırıyor. Biz yaşamı tükettiçe, kitaplar birbirinin sırtına biniyor. Yetişemiyoruz, okunacak kitaplar büyüyor, büyüyor, büyüyor. Bu kalabalıkta gözden kaçacak, hak ettiği değeri göremeyecek, kıymeti bilinmeyecek kitaplar olacak diye aklım çıkıyor bazen. Çok kitap çıkıyor ve ben Ferhat Özkan’ı yaşarken, çağdaşımken okuduğum için çok mesut olduğumu söyleyerek başlamak istiyorum.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir