İçinde var olduğumuz zaman ve dünya, hızla gelişiyor ve bu gelişmenin yanı sıra yüzyıllar boyu deneyimlerle evrilen yönetim şekilleriyle dünyamız beraber günbegün değişiyor. Bunu çağımızın getirileri olan her türlü imkânla gözlemleyebiliyoruz. Sosyolojinin doğduğu 19. yüzyıl itibariyle, bu değişim ve gelişim, hem türlü tartışmalar hem de türlü akademik çalışmalarla incelenip üzerine tezler yazılarak temellendiriliyor. Sosyolojinin geniş kapsamlı inceleme alanları artık o kadar fazla alana bölünmüş vaziyetteki, pozitif bilimler içerisinde sosyoloji, neredeyse her alanda danışılan öncül bilimlerin başlıcası oldu.
Sosyoloji biliminin ana odağının toplum ve dolayısıyla toplumun en önemli oluşturucusu olan insan olması, toplum ve insanın davranışlarının incelenmesinde ilgi çekici sonuçlara ve çıkarımlara ulaşılmasına sebebiyet veriyor. İnsan davranışlarının anlaşılabilmesi, yönelimlerinin önceden tahmin edilebilmesi birçok kurum için inanılmaz derecede önemli bir konudur. Nitekim ekonomi dünyası, bu tür başarılı çıkarımlar için inanılmaz bütçeler ayırıp reklam çalışmaları yapmaktadır. Keza, günümüz siyaset dünyasında da, insanın davranışsal tercihleri ve yönelimleri çok önemli bir konumda bulunmaktadır. Giderek liberalleşmiş ve komünizm ihtimalini terk etmiş siyaset dünyası, insanları kontrol etmenin yollarını, seçilmelerini sağlayan faktörler haricinde, toplum üzerinde etkileşim bırakan yönleri keşfetmek ve bu yönleri nasıl kullanabilecekleri konusunda kafa yormaktadır. İşte, günümüze 19. Yüzyıl düşünürlerinin metinlerinden ulaşan “Siyaset Sosyoloji” tam olarak bununla ilgilenmektedir: Devletin sürekliliğini sağlayabilmesi için gerekli olan kurumlar arası ilişkiyi (kurum kavramını şöyle düşünün: aile kurumu, din kurumu, siyaset kurumu vb.) nasıl koordine edebiliriz? Güç ve otorite kavramlarını nasıl verimli kullanabiliriz? İnsanların siyasal katılımlarını nasıl istenilen şekilde organize edebiliriz?
Anthony M. Orum ve John G. Dale, Siyaset Sosyolojisi “Günümüz Dünyasında İktidar ve Katılım” isimli oldukça kapsamlı çalışmalarında, yukarıda kısaca giriş yaptığım siyaset sosyolojisini, tarihsel gelişimi, toplumsal izdüşümleri ve günümüz yorumlamalarıyla beraber sunuyor. Sosyoloji profesörü olan Orum ve Dale, kitaplarına siyaset sosyolojisinin temeline inerek başlıyorlar. Sosyolojinin doğuşuyla beraber, anılan dallardan birisi olan siyaset sosyolojisi, sosyolojinin kurucu babalarından olan Marx, Durkheim ve Weber’in üzerine eğildikleri, görüş bildirdikleri, üzerinde ciddi fikir ayrılıkları yaşadıkları bir alandır. Orum ve Dale, on üç bölüme ayırdıkları çalışmalarında bölüm bölüm, bu düşünürlerin yazıtlarına, değerlendirmelerine ve takipçisi olan diğer sosyologlara yer veriyorlar. Oldukça doyurucu ve kuramsal olarak dayanaklı bu bölümlerden sizlere kısaca bahsetmek isterim.
Kitabın amacı, niteliği ve içeriğinin etraflıca anlatıldığı birinci bölüm nihayetinde, ikinci bölümde Karl Marx’ın siyaset sosyolojisi ile ilgili ana temaları ele alınmakta. Marx, bilindiği gibi 19. yüzyılın büyük sosyal teorisyenlerinden birisiydi ve yarattığı düşün akımı günümüze değin izler bıraktı. Onun sosyal sınıf ve modern kapitalizm hakkında yazdıkları, çok sayıdaki siyaset sosyoloğu etkiledi. Başta Lenin olmak üzere, Antonio Gramsci, Nicos Poulantzas ve Frankurt Okulu Marx’ın düşünbiliminden etkilenmiş, siyaset sosyoloji üzerinde Neo-Marksist akımı yaratmışlardır.
Üçüncü bölüm, seçkin bir siyaset sosyoloğu olan Marx Weber’in düşüncelerini ele almaktadır. Bu bölümde Weber’in, Marx’ın üzerinde pek durmadığı siyasal kurumlar ve fikirlerle ilgilendiğini görüyoruz. Weber bize devletin sosyal kurumlarla olan yakın ilişkilerinin temel yaklaşımını sunuyor. Dördüncü bölümde ise Emile Durkheim ve Alexis de Tocqueville işlenmektedir. Bu düşünürler Marx ve Webber’in aksine, toplumlara hayat veren inançlara ve kurumlara vurgu yapmaktadırlar. Durkeim, siyaset sosyolojisinde sosyal olgunun mahiyetine yönelmiştir ve sivil toplumun işlevinin yanı sıra
önemine dikkat çekmiştir. Alexis de Tocqueville ise Amerikan demokrasisi üzerinden sivil dernekler ve yurttaşların siyaset kurumuna katılımını irdelemiş, günümüzde hâlâ popülerliğini koruyan bir sivil katılım teorisi sunmuştur. Beşinci bölüme konu olan Karl Polanyi, Durkheim ve de Tocqueville gibi, sivil toplumun demokratik toplumlar için vazgeçilmez olduğunu savunur. Antidemokratik yönelimler gösteren devlet politikalarına karşı duruşta, sivil toplumun önemine dikkat çeker. Lakin dikkat çektiği bir başka husus da, sivil toplum içerisindeki eşitsizliklerdir. Orum ve Dale, bu hususlar hakkında kapsamlı sunumlar hazırlayarak, okurların temel düzeyde bilgi sahibi olmasalar bile, kavramsal yaklaşımlara yeterli seviyede yetişmelerini sağlayacak bir dil kullanarak siyaset sosyolojinin tarihsel sürecini anlatmakta oldukça başarılı oluyorlar.
Orum ve Dale, kitaplarında Birleşik Devletler’deki siyasetin karakterini özellikle Batı Avrupa siyasetiyle karşılaştırmaya çalışıyorlar. Bir ders kitabı mahiyetindeki bu kitap, siyaset sosyologlarının kullandığı kavramların içeriğini açığa kavuşturmayı ve mümkün olduğu kadar çok sayıda diğer materyalleri gündeme getirmeyi amaçlıyor.
İlerleyen bölümlerde, siyasal otoritenin tarihsel sürecinin ele alınışıyla başlayan ve modern toplumun yönetilmesinde kullanılan stratejiler, detaylı ve karşılaştırmalı olarak anlatılıyor. Klasik Yunan yönetim şekillerinden, günümüz modern demokratik yönetim anlayışına nasıl ulaşıldığı, devrimlerin, isyanların ve savaşların, savaş ve ekonomi kaynaklı göçlerin sosyal boyutları irdeleniyor. Birleşik Devletler siyasi yapısının günümüze ulaşan güçlü otoritesinin arka planında yer alan ekonomik faktörlerin ve yönetimsel algının önemi somut örneklerle başarılı bir şeklide anlatılıyor.
Siyasal partiler, küreselleşme, kitlesel iletişim, metropeller, siyasal katılım… Her birbiri bambaşka bir alanın temel konusu olmasına rağmen, bu kavramların ortak noktasının siyaset olduğunu söylemek zor değil. Birbirini güdüleyen bir çark sisteminin dişlilerinin nasıl döndüğünü, bu çarkların deviniminin nasıl oluştuğunu, güç ve otoritenin nasıl kontrol edildiğini, uzun uzun ve kapsamlı bir şekilde görebiliyorsunuz Siyaset Sosyolojisi kitabında. Orum ve Dale, on üç bölüm boyunca size tamamen akademik düzeyde araştırmalar, gözlemler, deneyler, tezler ve gerçek hayattan örneklerle siyasetin aslında nasıl işlediğini, siyaset kurumunun aslında sadece politikacılardan oluşmadığını, bunu tarihsel süreç içerisinde çeşitli bağlamlarla işleyerek bir ders niteliğinde incelikle anlatıyorlar.
Say Yayınları, içeriğinden dolayı ders kitabı mahiyetinde ve boyutunda hazırladığı Siyaset Sosyolojisi kitabı, sadece siyaset sosyoloji ile ilgilenenler için değil toplum ve sosyoloji üzerine çalışan herkes için kaynak niteliğinde. İbrahim Kaya’nın çevirisi ile raflardaki yerini alan bu nitelikli eser, dönüp dönüp danışılacak bir kaynak kitap olmuş. Üzerinde emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür etmeyi, bu alana ilgisi olan birisi olarak değil de samimi bir okur olarak borç biliyorum.
Künye:
- Siyaset Sosyolojisi
- Yazanlar: John G. Dale, Anthony M. Orum
- Yayınevi: Say yayınları
Not: Daha önce KitapEki.com sitesinde yayımlanmıştır.
İlk yorum yapan siz olun